Feza yıldızları

"Robot Çiz sergisi için yaptığım bu anime jeneriği uyarlamasında toplamda 4 hazır arka plan ve robot çizimlerinin line larını kullandım(eriance.deviantart.com). Pek sevgili Osman Can Karacı dostumda o robotları renklendirdi. Ortaya çıkan işin hazırlama süreci herşey dahil 23 iş saati oldu..

İyi seyirler =)......Mustafa"

Evet gelişmeleri Ahmet arkadaşımızdan aldık...
Buyurun FEZA YILDIZLARI..

"BU KADAR OLUR !!"

Geçtiğimiz günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi İnteraktif Medya Tasarımı öğrencilerinden M. A. K. 'nın derste elde ettiği notları çoğaltarak, başka üniversitelerin iletişim tasarımı bölümlerine yüklü bir meblağ karşılığında sattığı ortaya çıktı.

"YÜZSÜZLÜĞÜN BU KADARI !"
Yakalanan öğrenci yaptığı şeyden pişman olmadığını ve gene olsa gene yapacağını belirtti pişkin pişkin sırıtarak. Olay yeri inceleme ekibi başkanı Hüseyin Kuşçu ise şu açıklamalarda bulundu.

" HİÇ ŞAŞIRMADIM!"
"M.A.K zaten pek takdir ettiğim bir öğrenci değildi. Devamlı çene çalıp dersi her fırsatta sabote etmeye çalışırdı. Kısacası yaptığı bu etiğe tamamen aykırı davranışa hiç de şaşırmadım. Bu işin peşini bırakmayacağız. Çok yakında insanlar huzurlu bir şekilde "Kaçak Not" tehdidi olmayan bir dünyada yaşamaya başlayacaklar."

"İŞTE İÇLER ACISI NOTLAR"
Tıklayın ve bu kadar güzel notlar kötü insanların elinde, hain emelleri için nasıl kullanılmış yakından görün.

X-MEN MISIR'A MI GİDİYOR?


Aldığımız bir habere göre X - Men grubu üyelerinden Logan, Scott, Hank ve Piotr tatillerini Mısır'da yapmaya karar vermişler. Lakin başlarına bir çok tehlikeli olayın gelmesiyle Hank McCoy'un: "Lan hadi geldik iki dakka yine kahramanlık yapalım." sözleri üzerine bu değerli arkadaşlarımızın Mısır macerası başlamış.

Konsept tasarımını Mustafa A. KARA ve Emine S. BEDER'in üstlendiği bu proje en iyi X-Men serisi olacağa benziyor.

İyi seyirler, iyi haftasonları efendim.


"ODUNLAŞMAK" KONULU DEV YAZI DİZİSİ

Geçenlerde kuzenim ve değerli isimdaşım Mustafa Kara beyle konuşurken, benim çok hisli bir insan olduğumu belirtti. Bense ona, artık "odunlaştığımı" ve eskisi kadar duygusal bir insan olmadığımı söyledim. Akabinde bana çok hoşuma giden bir cümle söyledi.

"TOP CLASS MI, TOP KALAS MI?"

"Abi o zaman iki seçenek var, ya top class ya da top kalassın" hafifçe gülümsedim ve odunlaşmamın evrelerini anlattım ona.

- Karşı cins mi? Olur bir ara, kasmaya hiç gerek yok. Önce sorumluluklar!
- Müzik mi? Yolda yürürken dinlemek, hüzünlenmek, triplere girmek. Amman diyim kalsın. Zaten mp3 çalarım bozuk.
- Kitap okumak mı? Ne tarz kitaplar? Valla kitap değil ama Mecidiyeköy'de sabahları Gaste dağılıyor ücretsiz, onu okuyorum ben.
- Yazı? Evet bir kaç şey yazıyordum eskiden canım sıkıldığında ama artık yazmıyorum.

" ABİCİM, PEKİ YA BUNCA ZAMAN YAŞADIKLARIN? "

Bu anlattıklarımdan sonra sevgili kuzenim bana bunca zaman yaşadıklarımın ne olacağını sordu.

Şimdiye kadar yaşanılan herşey, zaten beni odun yapan. Artık eskiden hayatıma renk katan bir sürü şeyin anlamsızlaşması ve onlardan çok daha önemli işlere sahip olmam beni bu yöne sevkeden.
Peki bu durumdan memnun muyum?
sevgili kuzenim unutma ki bu yazı "odunlaşmamak" için gösterdiğim son çaba.

merhabalar

Israrlar üzerine - özellikle sayın Bager Hocam'ın, Umur arkadaşıma "bloğun yoksa hiçbirşeysin olum" demesi üzerine alınıp, hemen kendime pay çıkararaktan - bu sayfayı açıyorum. bu sayfayı açmamın asıl sebebi sözlü Türkçe'mi, yazısal anlamda da geliştirmek olur herhalde en fazla çünkü hakkında yorum yapabileceğim veyahut yeterli olduğum pek bir konu yok maalesef. Bu sayfa büyük bir ihtimalle sanal bir günlük olacak gibi gözüküyor. Okuyan, takip eden falan olursa - ki hiç sanmıyorum- ne mutlu o güzel insanlara. Günübirlik yaşadığım hayatın dökümantasyonuna başlıyorum...

Bu günün bomba konusu:
Sait Çiftçi Hastahanesi'ndeki Kulak Burun Boğaz (KBB) doktorları

Bundan yaklaşık 3 hafta kadar önce bir kulak rahatsızlığı geçirmeye başladım. Sol kulağım tamamen normal olmasına rağmen, sağ kulagım birden tıkanmış ve dış sesleri duyamaz olmuştum. O sıralar yoğun bir iş temposunda olduğumuz için doktora gitmeyi o an pek önemsemedim. Lakin ağrılar beni delirtene kadar. Ve o gün doktora gitmeye karar verdim. Önce okulum olan Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Mediko kuruluşuna gittim. Orada KBB birimin artık olmadığını, artık aile hekimlerinin her şeye baktığını söylediler. " Eyvallah " diyerek değerli doktor hanımın odasına girdim ve sağ kulağımın iltihapla dolu olduğunu ve kulak zarını bile göremediğini belirtti. Bir hastanede o pisliği vakumla aldırmamı söyleyerek muayeneyi sonlandırdı.
Doktor hanımla olan bu münasebetimin ardından sevgili okuluma en yakın olan Sait Çiftçi hastahanesine gittim. İşte sizi bilgilendirmek istediğim kısım başlıyor. Oradaki numaratörlerden sıra alacağım vakit iki adet KBB doktoru oldugunu gördüm; H. Rahmi Başaran ve Ayhan Taçyıldız.

İŞTE BÜYÜK HATA!

İsminin bende uyandırdığı, görmüş, geçirmiş, uzman ve eski bir doktor imajıyla parmağım sayın(!) Dr. H. Rahmi Bey'i seçti. Üst kata KBB muayehanelerinin oldugu bölüme çıktıgımda bir sürü hasta gördüm fakat onların hiçbiri H. Rahmi Bey'i beklemiyorlardı fakat Rahmi Bey beni bekliyordu kapıda çünkü ona gelen tek hasta bendim!
Evet, haklıydım. Dış görünümü tamamen ismiyle uyuşuyor, tonton, işinin ehl-i, şirin bir doktor amcaya benziyordu. Hasta koltuğuna oturdum ve Mediko'daki doktor hanımın söylediklerini ilettim. Daha kendi derdimi anlatmadan eline vakum aletinin çubuğunu aldı - ki 15-20 cm'lik bir çubuktu o- ve çubuğun 5 cm'lik kısmını; umarsızca, acımadan, kulağını temizliyorum, seni iyileştiriyorum kisvesi altında kulağımın içine sokup çıkarmaya başladı. Canım çok acıyor fakat yine de "Doktor o, hem adı da H. Rahmi, kesin doğru olanı yapıyordur" diye iyimser düşüncelerle kendimi avutuyordum. Lakin durum hiç de öyle olmadı.

"TAMAM, ŞİMDİ GİDEBİLİRSİN!"
Evet, o feci vakumlama işlerini gerçekleştirdikten sonra yüzüme gülümseyerek " bayağı pislik çıkardık, tamam şimdi gidebilirsin" dedi. Ne bir reçete yazdı ne de tavsiyede bulundu. Bense kendimi barbaros bulvarında buldum. Kulağım deli gibi ağrıyor, kafamı çuval gibi hissediyordum. Ben hala daha iyimser düşünüyor kulagımın ağrısını çubuğa bağlıyor ve birazdan geçeceğini, herşeyin yine o eski güzel günlerdeki gibi olacağını umut ediyordum. Ammavelakin yanılmışım. her geçen gün daha sancılı, her geçen saat kabus dolu bir yaşam sunuyordu bana. artık hiç gücüm kalmamıştı. Dayanamadığımı farkettiğimde doktora gitmek için hala çok geç olmadığını anımsayarak Sait Çiftçi Hastahanesi'ne koştum yeniden. Yalnız bu defa herşey bambaşka olacaktı.

"NE! TEDAVİ ETMEDEN Mİ VAKUMLADI?"
Gittim ve numaratörde parmağım, kendinden emin bir şekilde; Sayın kıymetli değerli doktor, güzel insan Ayhan Taçyıldız'ı seçti. Muayene sıramı alıp yukarı çıktığımda iki hafta önceki manzaranın aynısıyla karşılaştım. Doktor H. Rahmi bey sinek avlıyordu. Kapısı aralıktı, şöyle bir baktım içeriye. Göz göze geldik. Bir an için tırstım geri çektim kafamı. Sıram geldiği vakit sayın Ayhan Bey'in odasına girdim ve derdimi anlatmaya başladım ayrıca H. Rahmi Bey'in benim rahatsızlığıma uyguladığı tedavi tekniğinide anlattım. Önce şaşıran Doktor Bey'in ağzından şu kelimeler döküldü. "Ne! tedavi etmeden mi vakumladı? İnanılacak şey değil". Ayhan Bey siniri bozulmuşcasına kafasını iki yana sallayarak gülümsedi. Beni güzelce muayene ettikten sonra, reçete yazdı. İlaç tedavisine başlayacağımızı ve tedavi bittiğinde vakumlama yapıp beni iyileştireceğini söyledi.

"İŞTE HİZMET BU OLMALI."
Çok teşekkür ederek ayrıldım Sayın Dr. Ayhan Taçyıldız Bey'in yanından. İlaçlarımı aldım, gördüğüm ilgi ve alaka beni çok memnun etmişti. Evime dönmek için durağa yönelirken üst geçiti kullandım. Sağımda duran o deniz manzarası bir an için ilgimi çekti. dirseklerimi trabzana dayayıp manzarayı seyrettim. "İşte..." dedim, "İşte hizmet bu olmalı..."


...
Siz sevgili dostlar eğer bir gün olur da (Allah göstermesin!) Sait Çiftçi, KBB'ye işiniz düşerse, doktor seçiminizi bu yazıya göre yapın. sevgiler ve saygılar efendim...