"ODUNLAŞMAK" KONULU DEV YAZI DİZİSİ

Geçenlerde kuzenim ve değerli isimdaşım Mustafa Kara beyle konuşurken, benim çok hisli bir insan olduğumu belirtti. Bense ona, artık "odunlaştığımı" ve eskisi kadar duygusal bir insan olmadığımı söyledim. Akabinde bana çok hoşuma giden bir cümle söyledi.

"TOP CLASS MI, TOP KALAS MI?"

"Abi o zaman iki seçenek var, ya top class ya da top kalassın" hafifçe gülümsedim ve odunlaşmamın evrelerini anlattım ona.

- Karşı cins mi? Olur bir ara, kasmaya hiç gerek yok. Önce sorumluluklar!
- Müzik mi? Yolda yürürken dinlemek, hüzünlenmek, triplere girmek. Amman diyim kalsın. Zaten mp3 çalarım bozuk.
- Kitap okumak mı? Ne tarz kitaplar? Valla kitap değil ama Mecidiyeköy'de sabahları Gaste dağılıyor ücretsiz, onu okuyorum ben.
- Yazı? Evet bir kaç şey yazıyordum eskiden canım sıkıldığında ama artık yazmıyorum.

" ABİCİM, PEKİ YA BUNCA ZAMAN YAŞADIKLARIN? "

Bu anlattıklarımdan sonra sevgili kuzenim bana bunca zaman yaşadıklarımın ne olacağını sordu.

Şimdiye kadar yaşanılan herşey, zaten beni odun yapan. Artık eskiden hayatıma renk katan bir sürü şeyin anlamsızlaşması ve onlardan çok daha önemli işlere sahip olmam beni bu yöne sevkeden.
Peki bu durumdan memnun muyum?
sevgili kuzenim unutma ki bu yazı "odunlaşmamak" için gösterdiğim son çaba.

1 yorum:

A.T.M. dedi ki...

Umut Sarıkaya'nın olduğu gibi ben Abdullah Taha Müslümanoğlunun tabii ki diyecekleri var; Sayın Mustafa Ahmet Kara.

Farklı coğrafyalarda olsada yurdum insanı çehre değişiklikleri göstersede yakın sosyolojik ve piskolojik evrelerden geçerek olgunlaşıyor. Sosyopolitik ortamlar bizi mütemadiyyen zahiren farklı fakat aslen aynı etkiyi göstererek topyekün bizi aynı kılıyor.

Yani burdan diyeceğimiz şu dur ki top class Anadolu gençliği toptan kalasa dönüşüyor.

İçlerinde hala nazik gençler bıraksada erkek olanları toplum tarafından anadoluda ibine, trakya da fintor denerek belçikalı muamelesi görüyorlar.

Vakti zamanında beden hocamız aklın uyum sağlamak olduğunu söylemişti. İçinde bulunduğu duruma ayak uydurmak, durum sivriliği gerektiyorsa sivri; düzlüğü gerektiyorsa sivriliklerini saklamak ya da almak olduğunu anlatmıştı. Sonunda da eklemişti zeki insanlarsınız bariz, ama zekanızı başka yönlere yönlendirin demişti.
Kendisi de biliyordu böyle olmayacağını, ertesi gün ceketler çıkmış gömleklerin uçları dışarda kıravatlar boyun yerine kafalarda
herkeste farklı pantolanlar vardı.

Gençlik dediğin şey hayatı uç noktalarda yaşamak azizim. O da çocukluğun bir getirisi, çocukken bize anlatılan masalların getirisi. Nasıl masallarda sadece siyah ve beyaz varsa blü çağında da insan öyle siyah öyle beyaz olmaya çalışıyor. Halbuki bu dünya da tek renk var gri. Gençliğinde ne kadar siyah olduysan büyüdüğünde o kadar koyu gri oluyorsun, beyaz ise o kadar açık gri...

Bak misal biz ikimiz rengimizi en çok koruyanlardanız. test kitaplarının boş yerlerine işlem yapmak yerine saçma sapan şeyler çizdik. Hala da çiziyoruz... Hala beceremedik gibi duruyor tam anlamıyla kalaslığı. Ama hala az buz genciz ondandır belki.

Dick Hebdige işi gayet güzel özetlemiş:
gençlerin kültürel tarzları sembolik mücadeleler vererek başlayabilir; ancak bunlar yeni değerler ve tarzlar oluşturarak; yeni ürünler, sanayiler yaratarak ya da eskileri tekrar canlandırarak sona ererler.

Hadi öbdüm
Gud bay